Türkiye’nin gündemini sarsan bir cinayet vakası daha adli süreçteki tartışmalarla birlikte yeniden gündeme geldi. Özlem Yıldız, geçtiğimiz aylarda sırra kadem basan ve ardından cesedi bulunan genç bir kadındır. Olayın gelişimi, sadece cinayet soruşturması değil, aynı zamanda toplumun vicdanını da yaralayan birçok soruyu beraberinde getirdi. Özlem’in katili, cinayet anında 112 Acil Servis’i aramıştı, fakat bu durum adalet sürecinde hafifletici sebep olarak kabul edilmedi. Bu detay, pek çok insanın kafasında soru işaretleri yarattı.
Özlem Yıldız, 25 yaşında, hayat dolu bir genç kızdı. Ailesi ve arkadaşları tarafından çok sevilen, sosyal çevresi geniş bir genç olarak tanınıyordu. Ne yazık ki, Özem’in hayatı sonlandırıldı ve olayın gelişimi kamuoyunda geniş yankılar uyandırdı. Özlem, katili tarafından darp edildikten sonra cesedi bulunduğunda, ardında çokça soru bıraktı. Olay yeri araştırmaları, soruşturma ve ifadeler, Özlem’in katilinin durumu hakkında net bir bilgi vermese de, delillerle birleştirildiğinde karanlık bir tablo ortaya çıkardı. Özlem’in katili, genç kadinin hayatını sona erdirdikten kısa bir süre sonra 112 Acil Servis’i aradı, ancak bu adım onun için bir kurtuluş yolu olmadı.
112 Acil Servis’e yapılan bu telefon görüşmesi, çok sayıda soruyu da beraberinde getirdi. Olayın hukuksal boyutunun yanı sıra, toplumda bu tür telefon görüşmelerinin nasıl algılandığı üzerine düşünmeye sevk etti. Katil, telefon görüşmesinde yaptığı savunmasında, cinayet sonrası 112’yi aradığını ve yardım talep ettiğini söyledi. Fakat, mahkeme, katilin bu davranışını hafifletici bir sebep olarak değerlendirmedi. Bu durum, adaletin ne derece sağlandığı ve hukuk sisteminin bu tür davalarda nasıl bir yaklaşım sergilediği üzerine tartışmaları da beraberinde getirdi.
Hukukçular, telefon görüşmesinin yalnızca bir alibi oluşturma çabası olarak görülebileceğini ve bu tür durumların aslında cinayet sonrası bir pişmanlık veya anlık bir panik anı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Ancak, Özlem’in katilinin davranışlarının net bir şekilde cinayet işlemekle ilgili planlı bir eylem olduğunu gösterdiğini kanıtlayacak birçok delil bulunuyordu. Bu noktada, adaletin sağlanıp sağlanmaması birçok insanın aklında soru işaretleri oluşturdu.
Özlem’in katilinin suçsuz olduğunu savunmak için 112’yi aramasını gerekçe olarak göstermesi, toplumda büyük tepkiye neden oldu. Çoğu insan, böyle bir davranışın yaşanan cinayeti asla hafifletmeyeceğini düşünmekte. Ayrıca, bu tür olayların birer örnek haline gelmesi, toplumda ciddi bir infial yaratıyor. Özlem’in katili, hukuki süreçte yaşanan gelişmelerle birlikte, sadece kendi davranışlarıyla değil, aynı zamanda bütün bir toplumu etkileyen bir olayın parçası haline geldi.
Sonuç olarak, Özlem’in katili tarafından yapılan 112 Acil Servis araması, adalet süreçlerinde tartışmalı bir konu haline geldi ve toplumda bu konudaki adalet algısını sorgulattı. Her ne kadar yaşanan olay sonucunda katil, mahkeme önünde ceza alsa da, Özlem’in ailesi ve sevenleri için bu durum asla telafi edilemeyecek bir kayba yol açmıştır. Özlem’in hatırası ve cinayetinin üzerindeki sır perdesi, adaletin ne ölçüde sağlandığını sorgulamanıza neden olacak.
Buna karşılık, toplum olarak cinayetlerin önlenmesi, mağdur haklarının korunması ve adaletin sağlanması noktasında daha ciddi adımlar atılması gerektiği gerçeği bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu tür olayların tekrar etmemesi için daha kapsamlı yasalar ve sistematik değişikliklerin yapılması şart. Özlem’in trajik hikayesi, adaletin yerini bulması için birer örnek teşkil etmeli ve bu tür durumların bir daha yaşanmaması adına toplumsal farkındalığın artmasına katkıda bulunmalıdır.